PSİKOTERAPİ
Psişik etki vasıtaları ile hastaya yardımın bütün yönlerini kapsayan tedavi sistemidir. Başka bir ifade ile, hastayı ihata eden çevrenin düzeltilmesi ve onun vasıtasıyla hastalıklardan, hastalığı oluşturan etkenlerden uzaklaşılmasına yönelen bir tedavi usulüdür.
Medikal incelemeye alınmış bir çok psikoterapi yönteminin temelini, çağdaş ilmi istikametlere yönelen, sinir sistemi fizyolojisinin kanunları ile uygunluk arzeden psikoterapi okulları olmalıdır.
Psikoterapik etki vasıtasının en geniş yayılmış ve tecrübede kendini isbatlamış biçimi, hekimin sözüdür. Ancak doktorun söylediği tüm sözleri de, psikoterapotik etkiye sahip olduğunu söylemek doğru değildir. Hekimin sözlerinin psikoterapotik değere haiz olabilmesi için; hastanın elemine ve üzüntüsüne etki ederek onda olumlu yankılar yapsın, hastanın iyileşeceğine olan inanç artsın ve doktoruna karşı güveni yükselsin. Meşhur nöropsikiyat ve psikoterapist V. M. Behterov demiştir ki; “Doktorla konuştuktan sonra, hasta kendisini iyi hissetmiyorsa, o hekim hekim olamaz”
Sadece doktorların değil, bazı din adamlarının, dervişlerin, medyumların, cincilerin ve bu gibi diğer insanların, hastalar üzerindeki etkileri psikoterapotik etki ve telkin efekti gibi değerlendirilmektedir. Bu açıdan, psikoterapi vasıtalarının çok eskiden beri mevcut olması gerekir. Bu da bilinen bir husustur. Rus bilim adamı hekim B. J. Botçal şöyle demiştir; “Her bir hekim, onun kendi isteğine bağlı olmayarak ilk sırada psikoterapisttir. Onun belirlediği ilaçların ve diğer tedavi usullerinin % 60’ı psikoterapotik etki gösterir.”
Psikoterapinin umumî ve hususî biçimleri vardır. Umumî psikoterapi her doktorun kendi tedavi uygulamalarından, şahsına münhasır bir yer tutar. Bu özellik, yalnız hekimin şahsî keyfiyetleri değil, bilgisi, zekası, sözleri, aynı zamanda onun harici görünüşü, muayene ve tedavi tekniği, tedavi müessesinin düzeni ve rahatlığı, duvarında asılmış plaketler, sertifikalar, diplomalar, yazılar v.s. amiller, bu etkiyi oluşturan diğer psikoterapotik faktörlerdir.
Psikoterapinin içeriğini ve etkisini anlayan her hekim bütün bu cihetleri dikkate almalı ve gündelik çalışmasında onlardan yararlı bir şekilde istifade etmelidir.
Psikoterapinin Özel Metodlarını aşağıya sıralamak mümkündür. Bunlar;
1. Rasyonel Psikoterapi
2. Psikanalitik Yöntem
3. Telkin
4. Hipnotik Telkin
5. Narkohipnoz
6. Grup Psikoterapi
7. İmagoterapi
8. Autogening Training
9. v.d.
Çağdaş psikoterapinin muhtelif ülkelerde tatbik edilen onlarca birim ve çeşidi vardır.
RASYONEL PSİKOTERAPİ
Rasyonel psikoterapi tüm uyanık halde hasta ile mantiki yönden temellendirilmiş bir tedavi sürecini uygulamaktır. Rasyonel psikoterapiyi ilk tatbik eden İsviçreli psikoterapist P.S. Dubya olmuştur. (1912) Telkin etme biçiminden farklı olarak, rasyonel psikoterapi uygulamasında hekim hastayı sadece duyguları üzerinde değil, daha çok entellektüel düşünme, muhakeme etme yapısı üzerinde çalışır. Hastanın iyileşmesi, hekimin yaptığı görüşme peryodları içinde, hastanın kendi hastalığının içeriğini anlaması, iç görüş sahibi olması ve hastalığına karşı münasebetlerini değiştirmesi çerçevesinde ortaya çıkar. Yani bazende hekimin esas vazifesi hastanın “anormal” muhakemesinin, aksi istikamete döndürmek, yani hastalığının asıl mahiyetinin hastanın tasavvurundaki olumsuz bir savunma mekanizması olduğunu izah etmektir. Dubya, teklif ettiği metodun izah edici, açıklayıcı özelliğin ön plana getiriyor ve bunda hiçbir telkinin olmadığını söylüyor.
Ancak, gerçek bu şekilde değildi. Rasyonel psikoterapi hem telkin, hem inandırma, en başlıcası ise doktorun şahsiyetine yüksek güven olmasıdır. Hekimin gösterdiği psikolojik tesir hastanın emosyonel yapısına tesir etmeden “tedavi etkisi” ortaya konamaz.
Hekim psikoterapi sohbetine başlamadan önce derin bir anamnez toplamalı, çok iyi bir sistemik muayene yapmalı, laboratuvar araştırmalarında bulunmalı, gerekirse konsültasyon istemelidir.
Psikoterapi, entellektüel seviyesi yüksek, zeki eğitimli insanlara yapıldığında daha büyük etki göstermektedir.
Rasyonel psikoterapi muhtelif hipokandrial sendromlar, fobiler ve psikosomatik hastalıklarda geniş olarak tatbik edilebilir.
PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ
S. Freud tarafından ortaya konulmuş bu usul, daha çok Batı aleminde yayılmıştır. Bu metodu temelinde, hastalığı oluşturan “bilinçdışı çatışmaların” bilinçaltından bilince çıkma gayretleridir. Freud’un iddiasına göre, serbest çağrışım yöntemiyle yapılan konuşmalar neticesinde, hastanın ızdıraplarına neden olan faktörler tesbit edildiğinde, bilince çıkarıldığında hastanın durumu iyileşmeye başlıyor ve tedricen düzeliyor.
Psikonalitik yaklaşımdaki uygulamada, çeşitli sembollere, bu çerçevede rüya görmelere, görülen rüyanın muhtevasına, dil sürçmelerine, hatalara büyük önem veriliyor. Bunlar, hastalığın bilinçdışı kalmış yansımaları ve kılık değiştirmiş sunumları gibi kabul ediliyor. Hekimin başlıca vazifesi bu sembollerin anlamlarının ortaya konması, muhtevasının tahlil edilmesi ve böylelikle hastanın onların menfî tesirinden kurtarılmasıdır.
TELKİN TEDAVİSİ
Geniş olarak yazılmış metodlardan biri olup aynı zamanda diğer ihtisas dallarındaki uzmanlar tarafından da muvaffakiyetle tatbik edilir. Yerinde önerilmiş hekim sözünün kıymetini her zaman gözönünde tutmak gerekir.
Tedavi seansını yapma için hekim hastayı rahat bir koltuğa oturtur veya bir yatağa uzanmasını söyler. Hastaya gözlerini kapatarak, bütün kaslarını gevşetmesini, gerginlik ve telaştan uzak kalmasını teklif eder. 5-10 dakikadan sonra hasta oldukça sakindir. Böyle bir durumda hekim, telkine başlar. Hekim sözlerini kısa, sade ve anlamlı bir şekilde söyleyerek hastanın ızdırabını hafifletmeye çalışır. Bütün hastalar için uygulanacak tek tip bir telkin yoktur. Bunu hekim tayin eder. Doktor, hastasının yaşına, cinsiyetine, entellektüel seviyesine, medenî yaşantısına ve en önemlisi ise hastalığın esas semptomlarını gözönüne alarak tertip etmelidir.
Bazı psikoterapistlerin, meşhur yazarların ve alimlerin sözlerini buraya almakta yarar var.
“Ümidini yitiren ümitsiz kalır.”
“Senden hareket, Allah’tan bereket.”
“Her gecenin bir gündüzü, her derdin de bir çaresi vardır.”
“Derdini söylemeyen, dermanını bulamaz.”
“Dert, dert getirir.” v.s.
Uyanık halde yapılan bu telkinin, hipnoza yaktınlığı olmadığı veya aksi tesir gösterebileceği durumlarda uygulamak gerekir. Muhtelif fobilerde, (Kardiofobi, kanserofobi, spidfobi… v.s.) nevrotik sendromlarda, çocuk nevrozlarında başarıyla tatbik olunabilir. Enfarktüs ve felç geçirmiş hastaya emredici tonda telkin yapılmaması tavsiye olunur.
Resim 8: Hipnoz Seansı
HİPNOTİK TELKİN
Bu usulün başlıca yönü, hastayı hipnotik transın altına alacak telkin vermektir. Hipnotik transın fizyolojik mahiyeti tam olarak ortaya konamamıştır. Bir çok alimler hipnozu, normal uykunun bir çeşidi gibi kabul etmiştir. İ. P. Pavlov’a göre, normal uyku beyin korteksinin yaygın, bazende subkortikal alanlarıda içine alan inhibisyonudur. Hipnotik transı ise local bir inhibisyon halidir. Beyin korteksinde “Gözetici bölgelerin” olması ile normal uykudan ayrılır. Hipnotist, aynı “Gözetici Bölgelerin” aralığı ile hipnoz altına alınan şahısla bağlantılarını sürdürebilir.
Hastayı hipnotik transa almadan önce, sistematik bir muayene yapılması gerekir. Aynı zamanda hipnoza yatkınlığın derecesi tayin edilmelidir. Bazı alimlerin verdiği bilgiye göre, insanlar arasında hipnoza yatkınlık % 60-70 civarındadır. Elbette, hipnoz yapanın tecrübesine ve maharetine bağlı olarak bu rakamlar değişebilir.
Hipnotik transı oluşturmak amacı ile muhtelif uyarıcılar (parlayan eşyalar, ışık, monoton ses, tıkırtı v.s.) istifade ederek beş duyuyu etkileyen (işitme, görme, taktil v.s.) amacına ulaşır. Sözle telkin, gözle tesbit yöntemi ile hipnotik trans oluşturmak en çok uygulanan yöntemdir. Bu amaçla gerekli muayene ve hazırlıktan sonra hasta özel bir koltuğa alınır veya rahat bir yastığa uzandırılır. Onun dikkatini herhangi bir noktada topladıktan sonra, takriben aşağıdaki içerikli telkin ifadelerinden istifade etmek mümkündür.
“Gözlerini aynı noktadan ayırmadan benim sözlerimi dikkatle dinleyin. Bir müddetten sonra kolların, ayakların ve nihayet bütün bedeninin ağırlaştığını hissedeceksiniz. Aynı tempoda göz kapaklarının ağırlaşmaya başlayacak ve sonra onları kapatarak uyumaya başlayacaksınız. Ona kadar sayıyorum. 10 dediğimizde göz kapaklarınız kapanarak rahat ve sakin uykusunda dertsiz olacaksınız. Bir…… iki…… üç….. kollarınız yavaş yavaş ağırlaşıyor, ağırlık bütün bedenini sardı. Dört…. beş….. şimdi ise göz kapaklarınız ağırlaşmaya başlıyor. Altı…. yedi….. aralarla derin nefes alın. Gözleriniz kararıyor, bedeninizi hoş bir rahatlık kapladı. Sekiz…. dokuz….. artık gözlerinizi açık tutamıyorsunuz. İradenin dışında onlar kapanmak istiyor. On…. gözleriniz tamamiyle kapanıyor… Rahat ve tam istirahat edin, daha derin uyuyun….”
Elbetteki telkinin içeriği daha geniş ve başka ifadelerden ibaret olabilir. Başlıca şart, söylenen sözlerin telkin gücünü artıran faktörlere bağlıdır. Sözleri monoton sözle, arayla, inandırıcı şekilde söylemek lazımdır. Başlıca şartlardan biri de, muntazaman çalışmak ve tecrübe toplamaktır. Hipnoz ile tedavi metodunun bütün cihetleri konu ile ilgili literatürde geniş olarak mevcuttur.
Hipnotik trans altında telkin etmekle, tedavi bir çok hastalıklarda, nevrozlarda ve nevrotik sendromlarla psikosomatik bozukluklarda, bronşial asthma, hipertanyison ve şeker hastalığında bir takımdiğer rahatsızlıklarda, çocuklarda enüreziste, konuşma ve davranış bozukluklarında başarı ile tatbik edilebilir.
Literatürde en çok dissosiyatif bozukluklarında uygulandığını ve en basit tedavi yolu olduğunu görüyoruz. Onun haricisinde anksiyete nevrozu grubu hastalıklarda (fobiler, obsessif kompulsif bozukluk, genelleşmiş anksiyete bozukluğu, PTSS), somatoform bozukluklarda, kişilik bozukluklarında, cinsel fonksiyonel bozukluklarda kullanıldığını ve muhtelif psikoterapotik yöntemlerle kombine edildiğini görüyoruz.
NARKOHİPNOZ
Hastanın ven içine heksonal (% 10’luk) veya tiopental sodyum vermekle uyku meydana getirilebilir. Ancak bu tedavi yönteminde hastayı tam uyutmayor, sadece bilinçli hali kayboluyor. Ancak hekimle irtibatı devam ediyor. Bu esnada hekimin telkinleri başlıyor. Bazı hallerde yatması için izin veriliyor. Tedavi seanslarının sayısı, hastalığın ağırlık derecesine ve şahsın bu tedavi usulüne ilgisini dikkate alarak 8-10 veya daha çok seans yapılabilmektedir.
Sade yöntemlerle hipnotik trans mümkün olmadığında narkohipnoz metodundan istifade edilir. M. E. Teleşevskiya, bu yöntemi teşvik edici, düzeltici ve güçlendirici bir terapi olarak isimlendirmiştir.
GRUP PSİKOTERAPİSİ
Aynı zamanda birkaç kişi ile veya grup ile yapılan tipleri vardır. Grup içinde yapılan psikoterapide hekim aynı telkin ifadeleri ile bütün gruba tesir gösterir. Grup psikoterapisi, tedavi grubunda olan hastaların birbirine olumlu tesirinden de istifade eder. Bu maksatla, hastalar gruba alınırken, teşhisleri, yaşları, entellektüel seviyeleri göz önüne alınarak seçilir. Psikoterapi konusunun esasını, hekimin grupla dialoğu teşkil eder. Hekim hastalara, onları rahatsız eden hastalıkları hakkında onun meydana gelme sebepleri ve diğer yerlerden bilgi verir. Hastalık hakkında onlarda meydana gelmiş, yanlış düşünceleri ortadan kaldırmaya çalışır. hekimin becerisi, hastalarda biçimlenmiş olan negatif yaklaşımları değiştirmek, onların tedavi olacaklarına ve iyileşeceklerine olan inançlarını sağlamalı ve bunları yükseltmelidir.
Bu tedavi yöntemi, genellikle alkolizm, nevrozlar, nevrotik sendromlar ve sinir sisteminin diğer fonksiyonel bozukluklarında tatbik edilir.
İMAGOTERAPİ
Rus psikoterapisti İ. J. Volpert tarafından (1972) de teklif edilmiş bu yöntemin mahiyeti şöyledir: Psikoterapistin rehberliği (tavsiyesi) altında kendi hastalık belirtilerinin ortadan kaldırılmasına müsbet etki gösterebilecek “hayali suretlerle (imajinasyonla)” hayaller oluşur ve günde 1-2 saat aynı hayalin rolünü oynatır. Hasta seçtiği rolün, mânevî hususiyetlerini, davranışlarını, ilk etaptan duygulanımını ne kadar canlı ve objektif ifade ederse, o kadar çok başarı kazanmış olur.
Hastaya öğretmek gerekir ki; o kendisini temkinli, sakin ve huzurlu hissetsin. Kendindeki gerginliği, asabiliği ve diğer bu gibi halleri mülayimlik, tebessüm, şaka ve çeşitli yollarla ortadan kaldırır. 1-3 ay devam eden bu tedavi usulü bir çok hallerde müsbet neticeler verir.
İmagoterapi nevrozların bütün biçimlerinde o çerçevede gerginlik, sinirlilik, dahili organlarda hoşagitmez duygularla belirtilen nevrotik sendromlar da tatbik edilir.
AUTOGEN TRAİNİNG
Bu yöntemin başlıca üstünlüğü odur ki; onu benimseyen her birkişi, hekimin iştiraki olmadan istenilen vakit ondan istifade edebilir. Autogen Training ilk defa Alman psikiyatristi ve psikoterapisti Şults (1932) tarafından tatbik edilmiştir. Autogen training veya psikoloji jimnastica onunla meşgul şahsın iradesinin gücüne kendine telkin etkisi sağlamak usulüdür. Bu maksatla ilk sırada, kasların relaksasyonuna ulaşmak, bunun arkasından Şults’un teklif ettiği altı vaziyeti oluşturmak gerekir. Bu esnada hasta, rahat yatakta veya kanapede oturmalı veyahut yatmalıdır. Rahat nefes alıp vermek başlıca şarttır. Çalışmaları günde üç defa (sabah uykudan uyanır uyanmaz, öğleyin ve gece yatarken) yapmak gerekir. Önceden bu konu ile çalışan bir kişi, kollarını, bacaklarını, sonra ise tüm vücudunun ağırlaşmasını ve uyuşmasını telkin etmeyi öğrenmelidir. Bu maksadla, kendi kendine içten birkaç defa “kolların ve bacaklarım ağırlaşıyor. Bütün bedenin ağırlaşıyor” diye tekrar etmeli. Ağırlaşmanın tafsilatını hayalinde canlandırmalıdır. Bundan sonraki aşamada ise; sıcaklık hissi, mide bulantısı, nefes alıp vermenin serbest ve muntazam olmasını, karında sıcaklık ve nihayet alında serinlik hissi oluşturmayı öğrenmelidir.
Gösterilen umumi aşamaların becerilmesinden sonra, herbir kişi için ortaya konan özel telkin biçimlerine geçilir. Tedavi etkileri ortaya çıkarana kadar çalışmalar sürdürülür.
Autegen Training kompleksine, yalnız başına becerilebilmesi için 2-3 ay süreyle hergün uğraşmak gerekir. Hekimle birlikte çalışıldığında bu süre kısalır, kendine telkin herbir şahsın, kendi organizmasına, tedaviye cevap vermesine ve sinir sisteminin bir çok fonksiyonel bozukluklarını tedavi etmeye geniş imkanlar verir.