Jerry Katz, LCSW
Masterson, erken gelişimi ayrılma ve bireyleşme sürecinin merceğinden görüntüler, Margaret Mahler’in ileri sürmüş olduğu gibi. Normal gelişim, kendiliğin nesneden intrapsişik ayrılığıyla sonuçlanır ve onun Narsisistik Kişilik Bozukluğu olan kişilerle terapotik yaklaşımının hedefi, ayrılma-bireyleşme sürecinin kaldığı yerden devam edebilmesi için gelişimsel engelleri ortadan kaldırmaktır.
Masterson narsisistik bozukluğun, Mahler’in Alıştırma altevresi esnasında (9-18 aylar civarında) gelişimsel bir duraklamadan kaynaklandığına inanır. Bu altevre esnasında bebek, emekleyerek veya sendeleyerek anneden uzaklaşacak kadar anatomik ve beyinsel olgunluğu kazanmış ve böyle yaparak etrafındaki engellerden bihaber ve keşfetmeye aşık görünür –çocuğun “dünyayla bir aşk ilişkisi” (Greenacre, 1957) var gibi görünür. Çocuğun işleyişinde, vücudunda ve genişleyen gerçekliğindeki olaylar ve hedeflerde muazzam bir ruhsal yatırım vardır. Bu noktada kendilik temsililerinden biri büyüklenmecilik ve mükemmelliktir.
Çocuk dünyayı keşfetme arzusunda anneyi neredeyse unutmuş görünmektedir ve sadece duygusal yakıt ikmali için anneye geri gelecektir; yalnızca çocuğun gereksinimlerine hizmet etmek için orada olduğu deneyimlenen anneye olan görünür gereksinim ve annenin varlığının farkında oluş azdır. Çocuğun kendilik temsili kendindeki annenin nesne temsiliyle kaynaşmış görünür.
Ortaya çıkan kendiliğin evreye-uygun ihtiyaçlarından dolayı, çocuğun Alıştırma altevresinde ihtiyaç duyduğu şey birincil bakıcıdan gelen destektir: Kendi başına gitmek ve sadece yakıt ikmaline gereksinim duyduğunda geri gelebilme; ve özellikle gerçekten ve mecazi olarak yüzünün üstüne düştüğünde uygun miktarda rahatlatılma. Çocuk burada sarsılmış veya hayal kırıklığına uğramış (ek olarak biraz acı çekiyor) olabilir, ve acının ve hayal kırıklığının yakında geçeceğini ve güvende olduğunu ve gelecek keşiflere kalkışmasıyla ve girişimlerle ilgili iyimser olabileceğini bilmeye ihtiyacı vardır.
Eğer yürümeye başlayan çocuk bu maternal desteği almışsa, ortaya çıkan kendiliğin Uzlaşmayı görüşme altevresine devam etmesine olanak tanınmıştır. Dikey hareket kapasitesiyle başlayan bu döneme ait ‘kriz’ (Mahler, 1975), annenin ayrı bir zihne sahip olduğunun ve çocuk ona ihtiyaç hissettiğinde her zaman müsait olmasının güvenilir olmadığının, hüsran veya ihtiyaçlarının üstesinden kendi başına gelmek zorunda olduğu zamanlar olduğunun uyanmaya başlayan farkındalığını kapsar.
Bu, artan bir biçimde hayalkırıklığı ve hüsrana tahammül etme becerisine ve artan bir biçimde kendilik temsilinin nesne temsilinden ayırımına; anneyle erken dönem füzyonunda bir kopmaya yol açar. Kendilik temsili, büyüklenmecilik ve diğerlerinden habersiz olma algısını kaybetmeye başlar -tedrici olarak söner- ve gerçeklikle daha büyük bir uzlaşma elde eder. Birbirine bağlı olarak ilerlerken, nesne temsili mükemmellik algısını kaybeder. Psikolojik gelişim için soru, sonrasında –Stern’in ifadesini (1985) kullanarak–, orada “ayrı, ancak ara birim olabilen” zihinler mi var? halini alır.
Erken dönem Alıştırma altevresi esnasında çocuğun anneyle olan ilişkisiyle yetişkin narsisistik kişiliğin diğerleriyle olan ilişkileri arasındaki benzerlikler, Masterson’ın narsisistik kişilik bozukluğunun gelişimsel duraklamasının bu altevrede meydana geldiğini düşünmesine neden olmuştur. Narsisist fiziksel ayrılığın farkına varırken, diğerlerinin ayrı zihinleri olduğu gerçeğinin intrapsişik olarak üstesinden gelememiş görünür.
Alıştırma evresinde mevcut olmak, anne tarafından hatırı sayılır oranda hem empatiyi hem de özveriyi gerektirir. Bazı anneler bu ihtiyaçları karşılamakta zorlanırlar. Böyle yapabilmek için anne kendi bakıcılarından sağlıklı bir ayrışma sürecini yaşamış olmalıdır. Mary Main’in Yetişkin Bağlanma Görüşmesi’yle (Adult Attachment Interview) (Main ve ark., 1985) yaptığı bağlanma araştırması, ebeveynlerin bağlanma deneyimlerinin çocuklarının bağlanma deneyiminin güvenli veya güvensiz olmasını ne kadar güçlü bir biçimde öngördüğünü belirtir.
Kendi erken çocukluğunda, empati ve özverili muamele görmemiş, kendi narsisistik arayışları sağlıklı bir biçimde söndürülmemiş anne, bebeğiyle kendi narsisistik ihtiyaçlarının aynalandığı bir füzyon sürdürme ihtiyacı hissedebilir. Bebeğini, onu kendi kötü duygularına terk ettiği, kendi şartlarıyla istekte bulunduğu, kendisi hiç rahatlatılmamışken rahatlatılma talep ettiği, hatalar yaparak veya pisleterek onu utandırdığı için cezalandırabilir. Mesaj, kusurluluğun utanç verici ve kabul edilmez olduğunu taşır.
Terk Depresyonu
Masterson bebeğin, yetersiz ve uyumsuz maternal destek mevcut olduğundaki deneyimler zarfındaki duygusal deneyimleri terk depresyonu olarak adlandırır. Sonraları, narsisistik bozukluğu olan yetişkin, çevre kendisinin büyüklenmeci veya idealize edilmiş kendilik algısına destek sağlamadığında terk depresyonu deneyimler.
Terk depresyonu tüm kendilik bozukluklarında mevcutken, yetişkin narsisistik bireyde, kendiliğe çok derin bir hasar duygusu veya kendiliğin imhasının yanında, yoğun bir ayrılık endişesi ile nesnenin tamamen kaybı olarak deneyimlenir; kendilik parçalanmış hisseder –‘dibe vurur’– ve güçlü utanç ve aşağılanma (humiliation) hissleri, haksızlığa karşı büyük bir öfke duygusu ve oldukça çok haset vardır.
Gerçek Kendilik
Masterson, Mahler’in gelişimsel nesne ilişkileri modeline, yeterli veya yetersiz maternal destek karşısında, kendiliğin ve kapasitelerinin gelişimine ve kendiliğin işlev görmesindeki etkilerine artmış bir odak eklemiştir.
Çocuk ayrılma-bireyleşme altevreleri boyunca yeterli maternal (ya da herhangi birincil bakıcı) destek aldığında, birey için sağlıklı biçimde bireyleşmiş ve ayrılmış Gerçek Kendilik (1985) mevcuttur.
Sağlıklı yetişkin narsisizmi, infantil büyüklenmeci kendiliğin derece derece ve yaşa uygun olarak sönmesi ve gerçeklikle uyumlu hale getirilmiş olmasından sonra olduğu gibi kalır. Bu sağlıklı narsisizm, gerçek kendiliğin aktivasyonu olduğu zaman yayılır. Gerçek kendiliğin en önemli fonksiyonları arasında:
– Kişinin hüsran ve hayalkırıklığı karşısında kendini yatıştırabilme becerisi; diğer bir deyişle, acılı duygulanımları sınırlama, azaltma ve yatıştırma anlamına gelen düzenleme becerisi.
– Kişinin sahip olduğu ve olmadığı kapasiteleri ve neyi başarıp başaramadıklarını bilme becerisi –zaman zaman diğerleri tarafından onaylamamasına rağmen.
– Farkında olmak şeklinde kendini aktive etme becerisi ve kişinin eşsiz, özgünleştirilmiş arzularını ayakta tutabilme ve onları gerçekten yerine getirmesi.
Sahte Kendilik
Gelişim sırasında yetersiz maternal destek olmuş olduğunda, daha sonra kendilik aktivasyonu oldukça zor olur. Yukarıda belirtildiği gibi, narsisistik birey, dünya kendi büyüklenmeci veya idealize edilmiş beklentileriyle uyumlu olmadığında ve bundan başka daha gerçekçi ihtiyaçlarla ilgili alanlarda kendilik fonksiyonlarını aktive etme girişiminde bulunduğunda bir hayli zorluk çeker.
Narsisistik sıkıntıları olan çocuk ergenliğe ve ötesine geçerken bu girişimler öyle acılı olur ki onlardan kaçınılır. Birincil bakıcı tarafından kendisinden beklenmiş ve ona izin verilmiş olanlardan yola çıkarak, dünya içinde kendini görme ve davranma biçimi geliştirir. Masterson’ın Sahte Kendilik olarak adlandırdığı budur. Sahte kendilik ebeveynlerin tayin etmiş olduğu bir çeşit anlaşmayı yerine getirir; bu, temel onay almak ve kabul görmek ve utandırılmaktan ve bir kusur olarak görülmekten kaçınmak için olmak zorunda olduğunu örtülü bir biçimde bildiği yoldur.
Sahte kendilik ego-uyumludur; kişi kendinin bu resmi ile özdeşleşir. Katıdır ve yaratıcı değildir, çünkü özdeşleşme ihtiyacı ve gerçek kendiliğin ihtiyaçlarına göre davranmak yerine savunma veya kaçınma ihtiyacına dayanır.
Intrapsişik Yapı
DSM-IV, narsisistik kişilik bozukluğunun yalnızca tanımlayıcı, dışsal bir tasvirini sunar. Bozukluğun Teşhirci formunun tanısını da sınırlandırır. Masterson bunun yerine narsisistik patolojide bulunan intrapsişik yapıya ışık tutar. Tedavi değerlendirmeleri bu intrapsişik yapının idrakından ileri gelir.
Masterson, narsisistik kişilik bozukluğunun intrapsişik yapısını, libidinal temsillerin saldırgan temsillerden kopmuş olduğu, iki kaynaşmış nesne ilişkisi birimli olarak tanımlar.
(aşağı NKB şemasına bakınız)
Saldırgan tarafta, çocuk bakıcının beklentileriyle uyumlu olmadığında bakıcının o tepkilerinin bir karışımı –ve o tepkiler esnasında çocuğun deneyimi- olan Saldırgan bir Birim vardır. Sert, cezalandırıcı, saldıran ve devalüe eden bir nesne temsili; ve parçalanan, dağılan, değersiz, yetersiz ve yetkisiz bir kendilik temsili vardır. Bu temsillerle bağlantılı duygu durumu terk depresyonudur: Boşluk, dağılma, utanç, aşağılanma (humiliation).
Libidinal tarafta, bir Görmekli kendilik-Omnipotent nesne Birimi –çocuğun bakıcıyla paralellik gösterdiği o zamanların bir içselleştirmesi- vardır. Herşeyi bilen, mükemmel, büyük güç ve narsisistik kaynakları elinde tutan bir nesne temsili vardır. Kendilik temsili üstün, mükemmel ve çok zeki olmaktan oluşur. Bu birimdeki bağlantılı duygu özel, harika, eşsiz, hayran olunan ve çok yetkin hissetmektir.
Görmekli kendilik-omnipotent nesne birimi salgırdan birime karşı savunmak için kullanılır ve bu da Savunmacı birim olarak adlandırılır.
Savunmacı birim her bozulduğunda (örneğin, aynalamada başarısızlık oluştuğunda), birey Masterson’ın Kendilik Üçlüsü Bozuklukları olarak tanımladığı durumu sergiler: Kendilik aktivasyonu savunmaya yol açan terk depresyonuna yol açar. Bu ayrıca gerçek kendiliği aktive etme girişimlerinin bir sonucu olarak da meydana gelir. Bu birey tarafından kullanılan belirli savunmalar şunlardır: Kaçınma, inkar, diğerlerini kabul etmeme ve devalüasyon.
Belirli bir narsisistik birey için, savunmacı birimin ne düzeyde harekete geçirilebileceği ebeveynler tarafından ne kadar büyüklenmeciliğe izin verilmiş olduğuna bağlıdır. DSM-IV tanımlamasında görülen teşhirci narsisist için savunmacı birim neredeyse devamlı olarak aktive edilir.
Kendilik Üçlüsü Bozuklukları
Masterson’un en önemli katkılarından biri kendilik üçlüsü bozuklukluklarının aydınlatılmasıdır (1985). Bu olaylarlar karşısında narsisistik birey veya hasta Masterson’ın kendilik üçlüsü bozuklukları olarak adlandırdığı durumu sergileyecektir: Kendilik aktivasyonuna duyulan ihtiyaç savunmaya yol açan terk depresyonuna yol açar. Bu üçlü ani olarak, durumu kavrama veya düşünme kapasitesi olmaksızın ceryan eder.
Kullanılan çeşitli savunmalar: Kaçınma, inkar, eyleme vurma, yapışma, yansıtma, yansıtmalı özdeşimdir.
Eğer bu savunmalar herhangi bir nedenden dolayı terk depresyonunu önlemekte başarısız olurlarsa, birey: İntihar eğilimli depresyon; cinayet eğilimli öfke; panik; boşluk ve hiçlik; çaresizlik; ümitsizlik deneyimleyecektir.
Narsisistik Kişilik Bozukluğu
Teşhirci Narsisist
DSM-IV Tanı Kriterleri’nde tanımlanmış olan narsisistik kişilik bozukluğudur.
(yukarı NKB şemasa bakınız)
Teşhirci narsisistik kişilik bozukluğunda –bazen manifest veya büyüklenmeci narsisist olarak da bilinir- ebeveynler çocuğu kendi büyüklenmeciliklerinin uzantısı olarak kullanırlar. Ebeveynlerin beklentisi, tapınılan, hayran olunan ve (görünürde) sevilen hisseden çocuğun üzerine yansıtılır -ancak bu beklentileri karşılaması kaydıyla. Bu ‘anlaşma’dan sapan gerçek kendilik ifadeleri, utandırıcı veya soğuk geri çekilmeyle karşılaşır ve çocuk büyüklenmeci uğraşları para, güç, güzellik ve cinsellik çevresinde ifade eden Sahte bir Kendilik geliştirirken ‘yeraltına’ kayar.
Bu tip narsisistin terapiye girmesi muhtemel değildir, girse bile bunu yalnızca gösterilen aynalanma veya terapistten ayıklayıp çıkardıkları için kullanacaktır. Onu terapiye götüren hayat olayları genellikle, narsisistik kaynakların kaybı anlamına gelen, bundan başka ilişkilerinin boşluğunun altını çizen, ya narsisistik kaynaklar sağlamış olan bir kişiyle ayrılığı ya böyle kişinin veya böyle kariyerin kaybını ya da büyük bir hastalık veya sakatlığı içerir. Üstün işlevli ve ‘herşeyin üstesinden gelen’ bir birey gibi görünmüş olanın yerine birden bire geçen sönme, depresyon, boşluk ve endişenin derece ve yoğunluğunu gözlemlemek şaşırtıcı olabilir.
Gizli Narsisist
Masterson, aynı intrapsişik yapıdan olmasına rağmen patolojik narsisizmin çok değişik bir ifadesini detaylı bir biçimde tarif etmiştir. Büyüklenmeci kendilikteki predominat duygusal yatırıma karşılık olarak, gizli narsisistik bozukluk kendilik temsilinin büyüklenmeciliğini omnipotent nesne üzerine yansıtır, nesneyi idealize eder (davranışsal olarak ya da fantezide) ve idealize edilmiş bu nesnenin ışığıyla aydınlanır. Bunu yaparak kendi büyüklenmecilik algısını sürdürür ve özel, eşsiz ve yetkin hisseder.
Gizli narsisistler bunu yaparlar, çünkü kendi büyüklenmecilik hırslarına yetkin olduklarıyla ilgili karışık mesajların alıcılarıdırlar. Bir örüntü, ebevenynin teşhirci bir narsisist olduğu ve kendi saldırgan birim kendilik temsilini çocuğa geçirerek kendini kurtardığı örüntüdür. Çocuğun kendi büyüklenmecilik teşhirleri ayıplanırken, çocuk ebeveyninin büyüklenmeciliğini aynalar ve onunla özdeşleşir.
Diğer bir örüntü, annenin gizli ve babanın teşhirci narsisistik bozukluğu olduğu örüntüdür. Her iki ebeveyn çocuk tarafından açık büyüklenmecilik teşhirlerini ayıplayıp saldırırken, çocuğun ayrıca, büyüklenmeciliği ‘evi dolduran’ babayı idealize etmesi gerekir.
Bu kişi genellikle son derece kendini eleştiren ve kendine saldıran ve kendinden hiç memnuniyet duymayan bir kişidir. Ancak öz eleştirilerin arkasındaki büyüklenmeciliği sezmek mümkündür; kişi sanki buna inanıyordur, ‘olabileceğim ve olmak zorunda olduğum mükemmel ve ideal bir biçim var…ve ben bunun önünde secde ediyorum!’
Kendilik kendi büyüklenmecilik ve mükemmelliğiyle dolu olmadığından, saldırgan birime karşı gizli narsisistik savunma doğası gereği daha kırılgan ve aktive edilmiş kalması zordur. Kişi böylelikle sık sık sönük durumdadır ve bu yüzden gizli narsisistler daha sık terapiye giderler.
Değersizleştirici Narsisist
Üçüncü bir tip olan daha düşük işlevli narsisistik kişilik bozukluğu tipi, değersizleştirici narsisist, büyüklenmecilik ve idealizasyon aracılığıyla daha az savunabilir. Bu birey, ya saldırarak ve sonuç olarak öfkeli hissederek ya da başkalarına saldırma yoluyla saldırıyı dışsallaştırarak zamanının çoğunu saldırgan birimde geçirir.
Ebeveynlerin ya çocuğun görmeklilik teşhirleri ya da kendilerinin çocuktaki idealizasyonu yüzünden gözleri korkmuş ve onunla öncelikli olarak değersizleştirme aracılığıyla ilişkide bulunmuşlardır. Bu sık sık şiddetli kötü davranışa kadar varır.
Bu bireyler kendilik aktivasyonunu ayakta tutma konusunda az beceriye sahiptirler ve sık sık dürtü kontrolünde büyük zorluklar yaşarlar. Kendilerini korumak için sık sık soyutlanma ihtiyacı hissederler ve bu yüzden şizoid bireyler gibi görünebilirler.
Değersizleştirici narsisistlerin tedavi edilmesi çok zordur, çünkü zulmeden, paranoid yansıtmalar, hastanın herhangi bir biçimde terapötik alyans oluşturma becesirini yokederek terapiyi boğarlar. Terapiler karşı aktarımsal saldırı veya hastayı ‘başından savma’ girişimleriyle sonuçlanabilir.
Borderline Kişilik Bozukluğunda Ayırıcı Tanı
NKB’nin kaynaşmış kendilik ve nesne temsilleri kişiyi, borderlinenın bütünlük/tutarlılık (cohesion) nesnesi ve öz değerlilik algısıdan daha bağımlı kılar; bu narsisistik incinmeye karşı aşırı duyarlılıklarında görülür: Örneğin; terapist tarafından bir uyumsuzluk sonrası terapiyi sona erdirme veya partnerinden gelen ilk eleştiri belirtisinde romantik bir ilişkiyi bitirme. Aynı zamanda, terapist ile aynı zihinden olma ihtiyaçları NKB’leri terapistin zihninde olanlarla çok daha fazla ilgili kılar.
BKB’ler genel anlamda terapi ilişki içinde daha esnektirler, terapist hatalarına, uyumsuzluklarına daha hoşgörülüdürler ve mükemmellikle ilgili konularla onlar kadar ilgili değildirler. BKB hastalarıma söyleyebildiklerimle ilgili kendimi daha az zorlanır buluyorum.
Narsisistlerin narsisistik kaynakları mecbur etme becerileri onların BKB’lerden daha dengeli görünmelerini sağlayabilir. Aynalanabilecekleri ve idealize edilebilecekleri ilişkiler bulurlar ve bu ilişkilerde narsisistik kaynaklar devam ettiği sürece –ki bu uzun yıllar olabilir- kalırlar.
Uzun süreler için rahat ve oldukça sıkıntısız olabilirler. Diğer yandan borderline sıklıkla ödüllendiren ve geriçekilen birimler arasında geçiş yapar ve ilişkileri daha kaotik ve dengesiz görünür.
Özellikle zor bir ayırıcı tanı Gizli Narsisist ve BKB arasındadır. Gizli Narsisist, narsisistik kaynaklar sağlamaktansa nesneye yapışması, istikrarsız ve kırılgan öz saygı algısı ve sönmüş, görünüşteki deprese olmuş sunumu yüzünden borderline kişiye çok benzeyebilir.
Oysa terapist bir süre sonra, Gizli NKB’nin başarısızlık veya önemsizlik algılasının arkasında gizli bir mükemmel ve özel olma arzusu olduğunu, BKB’nin sadece hareketetmesine izin verilmesini ve ayrı ve geçerli bir varlık olarak görülmek istediğini saptar.
Şizoid Kişilik Bozukluğunda
Şizoid kişilik bozukluğunun rahat nesne ilişkileri birimi hiç yoktur ve bu yüzden terapist veya başka biriyle bağlantı kurmakta narsisistin savunmacı biriminde hissettiği gibi kendini güvende hissedemez. Şizoid hasta egemenlik altına alınmaktan kaçınmak için her zaman bir oranda mesafe tutma ihtiyacı içindedir. Ve böylelikle terapist narsisistin terapist ile aynı zihinden olma arayışını deneyimlerken, füzyon veya aynı zihinden olma hissi şizoid birey için dehşet vericidir. Terapistin şizoid hastayı “çok uzaklarda” olarak deneyimlemesi muhtemeldir ve bu hastayla kolaylıkla bağlantısız ve dikkati dağılmış hissedebilir.
SKB’lerde bazen üstünlük ve bellirli kişileri karalama hissi olabilirken, bu onları başkalarından daha çok mesafede tutmaya hizmet eder; bu büyüklenmeci bir kendiliğin veya nesne temsilinin yansıması değildir ve genellikle bir yektinlik algısı göstermezler.
Diğer taraftan, SKB genellikle temelde insan ilişkilerinin dışında hissettiğinden ve kendini hayatta “ilgisiz gözlemci” olarak deneyimlediğinden, genellikle başkalarının –terapist de dahil olmak üzere-duygu ve davranışlarıyla ilgili narsisist hastanın olduğundan çok daha fazla empatiye sahip olabilir.
Tedavi
Eyleme Vurum Aktarımı
Narsisistik hastalar, terapistle olan füzyon aracılığıyla narsisistik kaynakları toplamayı deneyerek bozulmuş kendiliklerini savunmak için terapiye başlarlar. Masterson bunu Eyleme Vurum Aktarımı olarak adlandırır.
Teşhirci narsisistler aktarımı, örneğin, terapistten pohpohlama ve hayranlık kazanmaya –veya talep etmeye- çalışarak, kendi başarılarından bahsederek terapisti etkilemeye çalışarak eyleme vururlar. Gizli narsisitler aktarımı terapisti idealize ederek, terapistle paralel kalarak, kendine odaklanmaktansa terapiste odaklanmaya çalışarak eyleme vururlar. Bu idealizasyon genelde sessiz bir idealizasyondur.
Narsisistik Kırılganlığın Aynalama Yorumlamaları
Terapist sadece terapötik tarafsızlığı koruyarak ve sadece ve sadece hastanın savunmada olduğu zaman araya girmeyi başararak hastanın kendilik üçlüsü bozukluğunun izini sürebilir. Nihai hedef, hastayı altta yatan duyguya götürmek için savunmayı engellemektir.
Bununla birlikte, narsisistik bir hasta ile çalışan terapist bu noktada ikilem yaşar, çünkü savunmaları engellemek için tasarlayarak söylediği herşey füzyonda bir kopma ve bu yüzden de kendiliğe bir saldırı gibi deneyimlenecektir.
Masterson hastanın yorumlamayı tolere etmesine olanak tanıyacak bir yol arar. Bunu öncelikle hastanın acısını aynalamayla yapar –terapistin benzer biçimde düşündüğünü hissettiği için hastanın yeniden kaynaşmasını sağlar- ve ancak o zaman taleplerin savunmacı doğasına dikkat çeker. Bunu Narsisistik Kırılganlığın Aynalama Yorumlamaları olarak adlandırır ve bu, terapistin narsisistik bir hastayla çalışırken kullandığı başlıca terapötik bir araçtır.
Narsisistik kırılganlığın aynalama yorumlamaları üç bölümü içerir:
Acı: Füzyonda kopmanın acıya ve hayalkırıklığına sebep olduğunu bildirme.
(gizli narsisistte acı, kendiliği aktive etme girişiminin nasıl sıkıntıya sebep olduğuna sevk edebilir).
Kendilik: Bu acının, hayalkırıklığın vb. hastanın terk depresyonu duygusuna nasıl temas ettiği.
Savunma: Kendini bu duygulara karşı nasıl koruduğu.
Örnek: Bir terapist bir seansına narsisistik bir hastayla beş dakika geç başlar. Bu hasta daha önce insanların onu bekletmesine sinirlendiğinden bahsetmiştir. Hasta sessizce pencereden dışarı bakarak oturur; odada soğuk bir hava vardır. Terapist “Seni bekletmemin sana çok acı verdiğini hissediyorum (Acı) ve bu sana değer vermediğimi ya da duygularının önemli olmadığını hissetmene sebep oldu (Kendilik, yani, hastanın saldırgan birim yetkin olmadığının kendilik temsili) ve ne kadar sinirli olduğunu sessizce göstererek o duyguları yatıştırıyorsun (Savunma).” der.
Amacına ulaşmış narsisistik kırılganlığın aynalama yorumlamasının hasta tarafında duygunun değişimine yol açması gerekir. Aynı zamanda, hastanın hayatının başlarında bu şekilde hissetmiş olduğu zamanların anılarına götürebilir. Bu yüzden, narsisistik kırılganlığın aynalama yorumlamasının etkilerini gözlemek terapistin tanısında bir kontrol işlevini görebilir.
Karşı Aktarım
Terapistin narsisistik hastalarla deneyimlemeye maruz kalacağı karşı aktarım, hastanın ya içselleşmiş nesne temsillerinin (omnipotent nesne veya sert, saldırgan nesne) ya da kendilik temsillerinin (büyüklenmeci kendilik veya boş, sönmüş kendilik) yansıtmasından ve yansıtmalı özdeşiminden meydana gelir. Terapistin bu yansıtmaları görmedeki ve onlara uygun hareket etmedeki yatkınlığı bir ölçüde hastanın bozukluğunu anlamasından, ancak daha çok kendi çocukluğundaki narsisistik sorunları derinlemesine çalışmış olmasından gelir.
Hastanın yetkinlik duygusuna dayanan talepler, bazı terapistleri, yalnızca hastanınkilere odaklanmak için kendi ihtiyaçlarını ve kendi öznelliklerini tamamen bir kenara bırakma zorunluluğundan ötürü kızdırabilir. Bu kızgınlık hastaya karşı intikamla eyleme vurulabilir –örneğin hastayı imha etmenin bir biçimi olan derin bir biçimde can sıkıntısı içinde olma. Diğer bir tepki, herşeyi talep etmekten hiç rahatsız olmayan –ve bazen de alan- birine farkında olmaksızın haset etme olabilir. Başka bir tepki bu belirli hastayı tedavi etmek için yeterince zeki veya özel olmama korkusu olabilir.
İdealize eden hastanın terapistin üzerine mükemmellik yansıtması (omnipotent nesne) bazı terapistleri hastanın beklentilerini karşılayamama konusunda endileşeli kılabilir ve bu yüzden hiç hata yapmamaya çaba gösterirler ve hata yaparlarsa budala hissedip kendilerinden utanırlar. Bu mükemmellik beklentisi, kendi sağlıklı narsisizmleriyle ilgili rahatsızlığı olan terapisti sinirlendirmenin yanısıra oldukça rahatsız ve endişeli kılabilir.
Benzer bir biçimde, terapistin kendi idealize etme ihtiyaçlarını hastanın üzerine yansıtması, terapistin hastayla olan füzyonu kopararak hastayı hayalkırıklığına uğratıp kendini rahatsız hissetmesine sebep olabilir.
Hasta nesne temsiline saldırarak sert tepki gösterdiğinde ve terapiste saldırdığında ve terapisti değersizleştirdiğinde – ya da hasta diğer insanların bu tür davranışlarını anlatmış olduğundan terapist bu olasılığı sadece sezdiğinde- birçok terapist kendi kendiliklerinin sönmesi ve boşalmasından korkar ve hastanın narsisistik savunmalarına dikkat çekme riskine hiç girmeden veya hastanın büyüklenmecilik ve değersizleştirmelerini tümden yadsıyıp, ‘temkinli davranarak’ kendilerini hastayla koruyabilirler.