- ŞİZOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU
- Mütercim:Uz. Dr. Gülinay Akçalı
- Not: Aşağıdaki metin J. F. Masterson’ın “Emerging Self” Kitabından Tercüme edilmiştir.
Bu yüzyıla girildikten kısa bir süre sonra kendiliğin şizoid kişilik bozukluğu psikopatolojinin şu veya bu formda bir boyutu olarak tanınmıştır. Bu bakış açısı zaman içinde farklı anlamlar çağrıştırabilir. Şizoid kişinin yalnızca klinik boyutta değil, intrapsişik yapının bileşkesi olan orijinal gelişimsel bozuklukların doğası açısından ve bu özelliklerin terapi sürecindeki hem aktarım eyleme vurumlarında hem de özel bazı terapi müdahalelerine tepki olan belirtilerine de bakılarak daha bütün bir portresinin çıkarılması istenmektedir.
Klinik Bulgular
Bir teşhis konulacağı zaman diğer kişilik bozukluklarında olduğu gibi klinik görünümler klinisyenin dikkatini çekmeye yönelik bir işaret gibi hizmet edebilir. Bununla beraber şizoid bozukluğun DSM-III-R teşhis kriterlerine katı bir biçimde bağlı kalınırsa bu bozukluğa sahip pek çok hasta gözden kaçırılacak dolayısıyla yanlış teşhis konulacaktır. DSM-III-R’de tanımlandığı şekliyle şizoid kişilik bozukluğu genelde alçak seviyede kişilik yapılarına sahip olan kabaca klinik şizoid hasta prototiplerine denk gelen soğuk, ihtiyatlı, izole, içe dönük, ekzantrik, ve garip ağır hastaları saptar. Genel şizoid bütünün bir parçası olarak ya da narsisistik ya da borderline boyutlarına ilaveten bunun yerini alacak psikopatoloji boyutu olarak önereceğim DSM-III-R’nin kaçınmacı kişilik bozukluğu tanım açısından daha yüksek seviyede şizoid kişi profiline yaklaşır.
Ayrıca teşhis için yararlı olan Guntrip’in şizoid bireyin gösterebileceği klinik özellikleri içeren bakış açısıdır. Bunlar şu şekilde düzenlenebilir:
- Saf şizoid küme: geri çekilme, içe dönüklük, duygu yoksunluğu
- Narsisistik küme : Narsisism, üstünlük, kendine güven
- Borderline küme : Depersonalizasyon, regresyon, yalnızlık
Şizoid küme; kişinin güvenli, stabil kişiler arası uzaklık sağlama ihtiyacının en dolaysız ifadesidir. Bu küme şizoid kişilik bozukluğu tanısı koymak için bir gerekliliktir ama yeterli değildir. Bu kümede bulunan görünümler gözlemci tarafından kolayca tanınabilen aleni bir fenomen olarak ya da örtülü bir fenomen olarak görülebilir. Diğerlerini ve ilişkileri uzak bir mesafeden subjektif ve intrapsişik olarak deneyimleyen hasta, gizli şizoid olarak tanımlanabilir. Bu durum hasta tarafından içsel ve subjektif bir fenomen olarak anlatılır.
Şizoid küme tanı için gerekli olsa da, hasta narsistik ya da borderline görünümlü semptomlarla karşımıza çıkabilir. Ancak, şizoidin narsisizmi narsistik kişilik bozukluğundan farklıdır. Bu, hastanın diğerlerinin üzerinde güvenli bir mesafe sağlama ihtiyacının bir yansımasıdır. Bu, diğerlerine güvenmeme duygusudur, grandiyöz kendilik gösterimi değildir. Aynı şekilde borderline özellikler, borderline kişilik bozukluğunun bölünmüş nesne ilişkileri biriminin yansımaları değildir (özellikle kötü kendilik gösterimi). Bu daha çok uzak durmanın değişik bir biçimde gösterimidir.
Gelişimsel Yaklaşımlar
Borderline ve narsistik bozukluğu olan hastalar kendileri ve diğerleri arasında bir iletişim ağının bulunduğuna inanırlar. Ancak, iletişim kanallarını açık tutan ve kurulmuş olan bağlanma örüntülerini sürdüren özel durumları keşfetmek için yüzleştirilirler. Bu durumlar regresyon, uyma, aynalanma ve mükemmeliyetçi gayretler içermektedir. Şizoid kişi, bir iletişim ağının bulunmasına dair bir inanç beslememektedir. Böyle bir ihtimal olsa bile ciddi şekilde riskli ve tehlikelidir. Şizoid kişi için temel “primitif ıstırap” veya “tasavvur edilemez anksiyete”, iletişimin hiç olmadığı bütünüyle izolasyon halidir (Winnicot).
Bu düzlemde ilişkiler nasıl oluşur? Bu soruya şu andaki en iyi cevap şudur: şizoid kişi, ne yaparsa yapsın iletişimi sürdürmek, yapılandırmak ve uzlaşmak için gerekli durumlardan tatmin olmadığında bu kanıya varır.
Şizoid kişiyi ilgi konusunda umutsuzluğa yaklaştıran hissin doğasında ne vardır? Doğa ve kaderi bir kenara bırakırsak, birçok şizoid kişinin ilgideki/ilgilenmedeki çabalarına dair subjektif deneyimleri hiçbir işe yaramaz ve aşağılama, küçümseme, hor görülmeyle karşılaşır. Subjektif deneyimleri, aile sisteminde vazgeçilemez bir unsur olmak değildir. Sağlıklı ya da patolojik bir amaca hizmet eden insancıl olmayan ve kimliksiz fonksiyon, arka sahanlığa atılır ta ki hizmetleri daha sonra istenene kadar. Bu deneyim birçok metaforla açıklanır: örneğin kendini android, kukla ya da köle hissetmek.
İntrapsişik Yapı
Şizoid kişilik bozukluğun intrapsişik yapısı iki bölümden oluşur: Savunmacı Nesne İlişkileri Birimi (Efendi – köle birimi) ve Sadistik Nesne İlişkileri Birimi (Sürgündeki kendilik birimi).
Şizoid kişilik bozukluğu genellikle son birimi aktive eder ve diğerlerini potansiyel olarak tehlikeli, aşağılayan ve yoksun bırakan olarak deneyimler. Sürgünün karı, güvenliktir ama bu arada zararlı yanı da izolasyon, yalnızlık, yabancılaşma ve “kozmik” yalnızlık deneyimidir. Bu kişileri nadiren tedavide görürüz.
Bedeli ne olursa olsun güvenliği sağlamaya isteksiz şizoid kişilik bozukluğu, efendi- köle birimini aktive etmeye eğilimli olur. Ve bundan da ötesi, gönüllü olarak tedaviye istekli olurlar. Efendi – köle birimi başka bir düzen oturtmaktır. Daha ilişki içerisindedir ancak bunun da hastaya bir bedeli vardır. Burda nesne manipule edici, zorlayıcı, kontrol edici ve uygun olarak algılanır. Kişi ilişkinin durumlarını bir kölenin kabullendiği gibi kabullenir çünkü kişi ilginin açık olma yolunun sadece bu olduğunu düşünür. Bu durum kendini uyma, bağımlılık, itaatkarlık ve kurban olma olarak ortaya koyar. Şizoid kişilik bozukluğu olan hastalar korunmacı, adaptif olarak ve savunmacı olarak kendine yeten, kendine güvenen, kendini kapsayan ve fanteziler üreten insanlar olurlar. Fantezi ve kendine yetebilme şizoid uzlaşmadır. Bunlar, efendi-köle ve sürgündeki kendilik birimleri arasındaki gelgitleri regüle etmek için sarf edilen çabalardır.
Transferans Eyleme Vurmaları, Terapötik Alyans Ve Tedavi
Şizoid kişilik bozukluğu olan hastanın transferans eyleme vurmasının doğası, intrapsişik yapıyı yansıtır. Hasta, terapistini ya efendi görünümün yansıması olarak görür ya da sadistik nesne görünümünün yansıması olarak görür. Terapist bu yüzden, ya manipulatif, kontrol edici olarak deneyimlenir ya da sadistik, tehlikeli ve yoksun bırakan olarak deneyimlenir. İlk durumda hasta, köle rolünü ilişkinin bedeli olarak kabul eder. İkinci durumda duygusal sürgün, özgürlük ve kendiliğin korumasını sürdürmek için var olan bir durumdur.
Transferans eyleme vurmanın başka bir formu terapistin haberi olmadan onunla yakınlık fantezisi geliştirmektir. Bu fantezi, terapötik alyans kurulana kadar hatta tedavinin ileri safhalarına gizlenir.