Not: Aşağıdaki metin J. F. Masterson’ın Klinik Tablo Kitabından Tercüme edilmiştir.
Tercüme:Psikoterapi Enstitüsü Çalışanları
Narsisizm terimi kişilik bozukluğuyla o kadar ilintili hale gelmiştir ki yaşam için temel önem taşıyan sağlıklı narsisizm ile patolojik narsisizm arasında bir ayrım yapmak gerekmektedir.
Sağlıklı narsisizm, veya gerçek öz/benlik denen kavram, kişinin kendisini yeterli ve ehil algılaması hali olan, gerçekliği temel alan ve fantaziye dayalı girdileri de bir nebze içeren bir duygudur. Bu benlik algısı diğerleri için uygun biçimde kaygı duymayı da barındırır ve de öz değerlilik, gerçekliğin getirdiği zorluklarla ve görevlerle başa çıkmak için, kendini ortaya koyma süreci kullanılarak korunur.
İntrapsişik yapı, söz konusu benlik algısının temelidir, nesne temsilinden ayrılmış olan bir benlik temsilinde oluşmaktadır. Çocuksu büyüklük ve her şeye kadirlik duyguları etkisiz hale getirilmiş, bir bütün oluşturulmuştur. Bir başka deyişle hem olumlu hem de olumsuz özellikler eşzamanlı vardır ve özerk işleyişe sahiptirler. Teşhirci narsisistik kişilik bozukluğunun veya şişirilmiş sözde savunmacı benlik halinin patolojik narsistliği kendini eşsiz, özel, sevilesi ve saygı duyulması gereken biri olarak görme şeklinde tecrübe edilmektedir. Bu duruma sözde savunmacı benlik denmesinin iki nedeni vardır: (1) Fantaziye dayalıdır ve (2) amacı, gerçeklikle başa çıkmak değil, patolojik duyguya karşı savunma yapmaktır. Bu hastaların intrapsişik yapısı gösterişli bir benlik temsili ve her şeye kadir nesne temsilinin kaynaşmasından oluşmuştur ve de esas duygusal yatırım gösterişli benliğe yapılmıştır. Söz konusu gösterişi/büyüklüğü korumak adına mükemmellik aranmakta, başkalarına mükemmel ayna tutulmaktadır. Gizli narsisistik kişilik bozukluğunun veya söndürülmüş sözde savunmacı benlik halinin patolojik narsistliği her şeye kadir ve mükemmel olan diğerinin ısısında/yanında kendini özel veya eşsiz hissederek tecrübe edilir. Bu hastaların intrapsişik yapısı bir önceki durumdaki gösterişli benlikle her şeye kadir nesne temsilinin kaynaşmasından oluşmaktadır, ancak bu sefer temel duygusal yatırım başkalarında eşsizleştirilen ve yansıtılan her şeye kadir nesne temsiline yapılmaktadır. Gösterişli/büyük benlik bu defa eşsizleştirilen nesnenin ışığında güneşlenmektedir.
Narsisizmin patolojik veya sağlıklı olması benlik algısının ve de benliğin dış nesneyle ilişkisinin niteliğine bağlıdır. Bir örnek vermek gerekirse: Eğer bu kitabı sizi daha iyi bir terapist haline getirecek ve hastalarınıza yardımcı olacak bilgileri toplamak için okuyorsanız ve beni bu bilgilerin kaynağı olarak kabul/takdir ediyorsanız siz sağlıklı bir narsistsiniz. Öte yandan; eğer kitabı okuyarak kendinizi eşsiz ve özel hissetmenizi sağlayacak bilgiler peşindeyseniz ve bu duygunun kaynağı olarak beni kabullenmiyorsanız, bu durum teşhirci narsisistik kişilik bozukluğuna işaret etmektedir. Son olarak; bu kitabı okuma nedeniniz beni eşsizleştirmiş olmanız ve okudukça bu eşsizliğin yaydığı ısının keyfini çıkartmaksa, bu durum gizli narsisistik kişilik bozukluğuna işaret etmektedir.
Konuya başka bir açıdan yaklaşmak gerekirse; eğer ben bu kitabı öğrendiklerimi diğerlerine aktarmak ve başkalarının da kullanmasını sağlamak için yazdıysam ve de öğrencilerimin süreçteki katkılarının ayırdındaysam, bu durum sağlıklı bir narsisizme işarettir. Eğer bu kitabı mükemmeliğime ayna tutmak ve ne kadar özel ve eşsiz olduğumu teşhir etmek için yazdıysam ve de öğrencilerimin katkısını kabul etmiyorsam, bu durum teşhirci narsisizme işaret etmektedir. Son olarak; eğer okuyucu kitlesini eşsizleştirmişsem ve öz değerliliğimin kaynağı olarak görüyorsam ve kitabı saygı kazanarak büyüklüğümü pekiştirmek için yazmışsam, bu durum gizli narsisizme işarettir.
Unutulmaması gereken bir diğer önemli nokta da bir hastanın narsisistik kişilik bozukluğu olmadan da narsisistik özellikler taşıyabileceğidir. Bir başka deyişle hastanın dış görünümüne, güce, paraya veya güzelliğe aşırı bir ilgisi olabilir. Benzer biçimde tecrit edilmiş narsisistik özellik içeren bir beğeniye sahip olabilir ve bütün bunlar illa ki her şeye kadir nesne ve ihtişamlı benlik temsilinin kaynaşımından oluşan narsisistik kişilik bozukluğuna işaret eden intrapsişik yapıyı neden olmayabilir.
Gelişimsel Benlik ve Nesne İlişkileri Kuramı
Gelişimsel benlik ve nesne ilişkileri kuramı; gelişimsel duraklamanın düzeyi, onun sonucunda meydana gelen intrapsişik yapı ve nihayetinde narsisistik kişilik bozukluğunun klinik resminin iç yüzü hakkında bilgi sunar. Klinik verilerin ne şekilde değerlendirileceği ve bu verileri nasıl kullanacağımız konusunda bizleri bilgilendirir.
Gelişimsel Duraklama Düzeyi
Nesne ilişkileri kuramının temel ilkelerinden birine göre ego savunma mekanizmaları ve ego işlevleri, benlik ve nesne temsillerinin olgunlaşmasına paralel bir seyirde olgunlaşırlar. Bu durum önemli bir tartışmaya yol açmıştır zira narsisistik kişilik bozukluğunun bu ilkeyi çiğner gözükmesine net bir açıklama getirilememiştir. Son derece ilkel benlik – nesne temsilinin görünüşte yüksek olan ego işleyiş kapasitesiyle birarada bulunması yukarıda bahsi geçen ilkeye ters düşmektedir.
Gelişimsel terimlerle anlatmak gerekirse; benlik – nesne temsilinin birbirine kaynaşmış olmasına rağmen narsisistik kişilik bozukluğunun ego gelişimini – ego gelişiminin sadece söz konusu kaynaşmadan ayrılmak suretiyle ortaya çıktığına inanılmaktadır – sağladığı gözlemlenmektedir. Bu ikileme, ne ben ne de konunun uzmanı diğer yazarlar tarafından, henüz tatmin edici bir çözüm getirilememiştir. Mahler’in gözlemlerine bir kez daha bakmak en azından konu hakkında bir bakış açısı kazanılmasını sağlayacaktır.
Gelişimin ayrılma – fert olma aşamasında görülen yakınlaşma krizinin işlevlerinden biri de bu aşamaya özgü hayal kırıklıkları ve ketlemeler ve de bastırma yoluyla o arkaik yapıların, ihtişamlı özün ve her şeye kadir nesnenin uzlaşmaya sevk edilmesidir. Pratik yapma döneminin ana özelliği çocuğun kendi işlevlerine ve vücuduna, ayrıca nesnelere ve genişleyen “gerçekliğinin” amaçlarına yaptığı büyük narsisistik yatırımdır. Çocuk darbelere, düşüşlere ve diğer düş kırıklıklarına karşı nispeten geçirimsiz gözükmektedir.
Yakınlaşma alt aşaması (yaklaşık 15 – 22 ay) dikey hareket etme yeteneğine hakim olmayla başlar. Çocuğun bilişsel yetilerindeki büyüme ve duygusal yaşamında artan zorlukların yanı sıra bu alt aşamada daha önce düş kırıklıklarına karşı sahip olduğı geçirimsizlik de azalır ve annesinin varlığına ilişkin bihaberliği de ortadan kalkar.
Bu noktada artan oranda bir ayrılık anksiyetesi gözlemlenir: Yeteneklerine tam olarak hakim olduğu dönemde, pratik yapma döneminin sonuna doğru, benlik temsiliyle nesne temsili arasında açık bir farklılaşma ortaya çıkar. Yürümeye yeni başlayan çocuk büyüklük/ihtişam ve her şeye kadirlik hissini kaybetmeye başlar, dünyayla tek başına başa çıkması gerektiğini kavramaya başlar. Yürümeye yeni başlayan çocuk, bu noktada, annesine dönerek onun desteğini kazanmaya çalışır ve annesinden hayatının her aşamasını paylaşmasını ister. Ancak artık çok geçtir. Benlik temsili ve nesne temsili çoktan ayrımlaşmaya başlamıştır. Bu şekilde çocuksu büyüklük ve her şeye kadirlik fantazileri gerçeklikle uyuma sevk edilir.
Özdeki narsisistik kişilik bozukluğunun sabitlenmesi bu olaydan önce ortaya çıkmalıdır zira klinik açıdan hasta nesne temsili benlik temsilinin bütünleşik bir parçasıymışcasına – her şeye kadir, ikili bir bütün – davranmaktadır. Yakınlaşma krizinin varolması ihtimali bu hasta üzerinde sezilir gözükmemektedir. Hayal dünyası hastanın dünyayı kendi istiridyesi olarak görmesine ve dünyanın kendi etrafında döndüğünü düşünmesine neden olmaktadır. Bu yanılsamayı korumak için hastanın kendisini; kaçınma, inkar ve değerden düşürme yoluyla; narsisistik, ihtişamlı benlik algısına uymayan gerçeklik algılarına kapaması gerekmektedir. Neticede hasta adaptasyonun maliyetine katlanmak zorunda kalacaktır zira gerçekliğin büyük bir kesiminin inkar edilmesi gerektiğinde bu durum ortaya çıkmaktadır.
Sabitlemenin bu düzeyde neden oluştuğu karmaşık ve yetersiz anlaşılmış bir konudur. Muhtemelen, sınır vakalarında olduğu gibi, etyolojik girdi doğa – çevre izgesinin her iki ucundan da gelebilir. Ancak her iki taraftan gelen girdi, sınır vakalarında, narsisistik kişilik bozukluğu vakalarına göre, daha açıktır.
Narsisistik bozuklukları olan hastaların bazılarının annelerinin kendileri de narsisttir ve duygusal olarak bağlantısızdır. Çocuklarının duygusal destek ihtiyacını görmezden gelirler ve bu şekilde onları kendi mükemmeliyetçi, duygusal ihtiyaçlarının birer nesnesi kalıbına sokarlar. Çocuğun gerçek benliği, annenin eşsizleştirme projeksiyonlarının yankısıyla, sıkıntı yaşamaya başlar. Çocuk artık kendi gerçek benliği değil annesi için mükemmel bir varlık olmalıdır. Annenin eşsizleştirmesiyle özdeşleşim ihtişamlı özün korunmasına yol açar ve bu durum gerek annenin gerçek benliği desteklemedeki başarısızlığının gerekse çocuğun ilgili terk depresyonu duygularının algılanmasına karşı bir savunma yaratır.
Gizli narsisistik kişilik bozukluğunun gelişimsel dinamikleri konu hakkında bazı varyasyonlar göstermektedir. Sıklıkla ebeveynlerin ikisinde de narsisistik kişilik bozukluğu mevcuttur; baba teşhirci anne ise gizli narsisttir. Ebeveynlerin hiç biri çocuğun gerçek benliğini desteklememektedir. Anne, babayı eşsizleştirmektedir – baba ailenin narsisistik merkezidir – ve çocuğun tek yardım alma şansı annenin gizli narsistliğiyle özdeşimdir. Babanın teşhirciliğiyle özdeşim, babanın konumunu tehdit edecek, çocuğun kırılganlığını ortaya çıkaracaktır. Diğer vakalarda ise çocuk ayrılma – fert olma sürecinden bir teşhirci olarak çıkar, ancak çocukluğun ilerleyen dönemlerinde teşhirci benliğin yaşayacağı travma çocuğu “yeraltına” inmeye zorlayacaktır. Bir başka deyişle ihtişamlı/büyük benliğe yapılan baskın yatırım her şeye kadir nesnenin eşsizleştirilmesine dönüşecektir ve sonuçta gizlli narsisistik kişilik bozukluğu hali ortaya çıkacaktır.
Aşağıdaki olgu ise başka bir ihtimali öne sürmektedir: Normal gelişim sürecinde çocuklar, özellikle erkek çocuklar, yaklaşım ortaya çıkmadan önce, pratik yapma sürecinin başlangıcında babayla güçlü bir özdeşim kurar. Annesinin elinden terk depresyonu taşıyan çocuk bu normal patikayı kendisini terk depresyonundan kurtarmak için bir araç veya kanal olarak kullanabilir. Babayla ikinci dereceden yeni bir sembiyotik olmayan nesne olarak özdeşimi içeren normal gelişim sürecini yaşamak yerine çocuk anneyle olan sembiyotik ilişkisinin toplamını babaya aktararak terk depresyonuyla başa çıkmaya çabalar. Baba, bu durumda, anneyle olan sembiyotik ilişkinin izdüşümünün hedefi haline gelir.Eğer babanın narsisistik kişilik bozukluğu varsa ve eğer söz konusu aktarım yaklaşım aşamasından önce meydana geliyorsa çocuğun ihtişamlı/büyük özü halen korunuyor olacak, narsisistik babayla özdeşim neticesinde daha da pekiştirilecektir. Bu da çocuğun benliğinde de narsisistik bozukluk ortaya çıkmasına neden olacaktır.
Eğer bu aktarım, çocuksu ihtişam ve her şeye kadirlik duygusunun gerçeklikle uyuma sevk edildiği yaklaşım aşamasından sonra ortaya çıkarsa babanın narsisistik kişilik bozukluğuyla özdeşim, sınırda olma durumunun bölünmüş nesne ilişkileri biriminin oluşmasından sonra yaşanacaktır. Bu da tabandaki sınır intrapsişik yapısı üzerine sınırda kişilik bozukluğuna karşı narsisistik savunmanın eklenmesine sebep olacaktır. Bir başka deyişle; yaklaşım aşamasında ihtişamlı/büyük benlik gerçeklikle uyumu sevk edilince ortadan kalkmaktadır ve yerine ayrı bölünmüş benlik ve nesne temsilleri gelmektedir. Bu olaydan sonra narsisistik babaya her dönüş, her halükarda, temelde varolan sınırda intrapsişik yapının üzerine daha sonra ortaya çıkan bir narsisistik özdeşimin ilave edilmesiyle sonuçlanacaktır.
Bu ihtimal bazı merak uyandıran, ancak henüz çözülememiş olan, gelişimsel soruları akla getirmektedir. Bu ihtimal sınırda kişilik bozukluğuna karşı narsisistik bir savunmanın üretilebilmesi için narsisistik bir babanın temel teşkil edebileceğini önermektedir. Erkek çocuklarında, kız çocuklarına göre, babaya bu dönüş daha erken ve daha uyumlu ortaya çıktığına göre narsisistik kişilik bozukluklarının erkek çocuklarında daha yaygın olduğu önerilebilir. Bu durum klinik deneyim tarafından da desteklenmektedir. Bunun da ötesinde, erkek çocuğunun narsisistik baba tarafından kurtarılması çocuğu homoseksüelliğe iter görünmemektedir. Halbuki kız çocuklarında kurtarılma hemen her defasında oedipal dönemde cinsel çatışmalara yol açmaktadır.
Babaya söz konusu gelişimsel dönüş Kohut tarafından aşağıdaki önermede bulunmak için kullanılmıştır: Eğer anne yapışık bir benlik oluşturamadıysa, o zaman baba bunu yapabilir. Kanımca Kohut burada bir noktayı gözden kaçırmaktadır: narsisistik kişilik bozukluğunda babaya dönen benlik zaten gelişimsel açıdan duraklamıştır ve dolayısıyla da babanın ancak sağlayabileceği şey daha fazla savunma olacaktır.