DAVRANIŞÇI TERAPİLER

Davranışçı   terapilerden bahsedildiğinde ilk akla gelen isimler meşhur Rus  Fizyologu Ivan Pavlov ve ABD’li psikolog Edward    Thorndike’dir.

Her   iki      araştırıcı da öğrenme fizyolojisi ve psikolojisi üzerine çalışmışlar; Pavlov’ un klasik    şartlandırması   ile    Thorndike’nin     operant    şartlandırması  bizlere çok şey öğretmiştir.

İnsan davranışlarına   egemen    olan    öğrenmenin     boyutlarını,   koşullu ve koşuls-uz  şartlanmanın    insan    hayatındaki   yerini   bu    araştırıcılara borçluyuz.

Davranışçı  terapiler    bu   bilim    adamlarının    bilgilerinden   yola    çıkarak kurulm-uşlardır.

Temel   amaçları   öğreme    yolu   ile  bir     takım olumsuz davranışları düzeltmeye çal-ışmışlardır.

Bilimsel   anlamda   Davranışçılık okulunun kurucusu John B.  Watson’  dur.  Temel il-ke  uyarıcı-tepki modeli üzerine kurulmuştur.   Davranışçılara göre;   tüm    davranışlarımız ister açık ister kapalı olsun, tamamı  öğrenme   yolu   ile  sonradan   kazanılmıştır. Bu bakış açıları ile insanı sadece etki, tepki  ikilemine sokan bu görüş çok eleştiri almıştır.

Öğrenme ile    ilgili   bir   çok  konuyu    açıklığa kavuşturmalarına rağmen, sadece etki tepki prensinbi çerçevesinde insan davranışlarını anlamak mümkün değildir. İnsan daha ka-rmaşık, kompleks ve holistik bir ruh dünyasına sahiptir.  Davranışçılara göre kişi bir takım olumsuz  davranışlar elde etmişse, bunların tamamını öğrenme yoluyla elde etmiştir.

Aynı öğrenme yoluyla bu davranışları düzeltmek mümkündür.  Klasik şartlandırma ile ilgili yeterli bilgiyi kitabımızın  birinci   cildinde    verdiğimizin kanaatindeyim.   Operant şartlandırma daha farklı bir öğrenme teorisi getirmektedir. Organizmanın genitik tepkileri dışınrdaki davranışlarını incelemektedir. Olumlu  pekiştirme, olumsuz    pekiştirme temel kavramlarıdır.    Operant şartlandırma, davranışın   sonucuna  göre   oluşur.    Organizma tarafından yapılan bir davranışın sonucunda kişi bundan ya hoşlanır ya elem duyar   veya nötr bir duyguya sahip olur.  Davranışın sonucunda olumlu ve haz duyumu elde edilirse; – benzer davranış tekrar yapılmak   istenir   ve   olumlu pekiştirme   ortaya çıkar.   Davranış sonucunda elem  ortadan kaldırılıyorsa, tekrar bu elemle karşılaşmamak için kişi bu eyleme yine yönelir. Bu olumsuz pekiştirmeyi sağlar.Kişi davranışı sonucunda olumsuz bir duygu-yu yaşamak zorunda kalmışsa, bir daha o davranışı yapmamaya çalışır o davranıştan uzakl-aşır.

 

Öğrenmelerimiz bireysel tecrübelerimiz ile başlar, aile içinde   devam   eder   ve   sonuçta toplumdaki bir çok grup tarafından belirlenir. Davranışçı terapileri biz de hipnoterapide çok sık kullanmaktayız. Özellikle fobik  davranışlarda  ve  cinsel problemlerde kullanmaktayız. Davranışın hem  düşünce aşamasındaki abartıları veya   problemleri    hem   de    davranışı oluşturan   diğer ögelerin (Sonuç, pekiştirmeler) oluşumuna müdahale edilebilmektedir.

Hipnodrama vasıtasıyla   bu   fasid   zincir kırılabilmekte ve yeni davranış   örgüsüne kişi şartlandırılabilmektedir. Prof. Dr. C. Güleç Davranışçı Tedavilerin Ortak Özelliklerini çok güzel   sistematize etmiştir.

“1. Davranışçı  tedaviler,   bireyin   kendisinin   farkında   olduğu ve   başkaları   tarafından gözlenebilir   davranışlarıyla ilgilenir. Bilinçdışı dürtüler,   kişilik   özellikleri gibi hipotetik süreçlerin davranışçı tedavilerdeki yeri  önemsizdir.

2. Davranışçı tedavilerde  bilimsel bir  yaklaşım izlenir.   Tedavinin amaçları   ve   yöntemi önceden belirlenmiştir. Tedavinin etkinliği ve sonuçları objektif   olarak değerlendirilebilir.

3. Davranışçı tedaviler şimdiki zamana odaklanır. Tedavi alan kişinin güncel  sorunları ve bunları   etkileyen   faktörler   üzerinde   durulur.   Bu yönüyle diğer  tedavilerden oldukça farklıdır.

4. Tedavi sırasında,davranışı sürdüren faktörlerle ilgili sürekli bir ölçmeve değerlendrirme yer alır. Böylelikle tedavi süreci içinde ve sonucunda   ortaya çıkan davranışsal değişimler değerlendirilebilir.

5. Davranışçı tedavilerin eğitici bir yönü vardır. Tedavi alan kişi, tedavi    boyunca davranış değişikliklerinin ne şekilde ortaya çıktığının farkındadır. Bir öğrenme süreci yaşarr ve yeni beceriler kazanır. Dolayısıyla, ileride  karşılaşacağı  sorunlarla başetmede   bu   becerilerini tekrar kullanabilir.

6. Davranışçı tedaviler, çoğunlukla tedavi  alan  kişinin    günlük yaşamında   ve    özellekle sorunun yer aldığı ortamda uygulanır. Bu özelliği nedeniyle,  tedavi alan kişi öğrendiklerini günlük yaşam ortamlarında çoğu zaman kendi  başına uygulamak  zorundadır.   Dolayısıyla tedavi sorumluluğunun büyük bir  bölümünü tedaviyi alan kişi üstlenir.

7. Davranışçı tedaviler eyleme yöneliktir.   Sorunların konuşulup  tartışılmasından çok yeni davranışların eyleme dökülmesi önemlidir.

8. Davranışçı tedavilerde kullanılan yöntemler, tedavinin amaçlarına ve  tedavi alan kişinin ihtiyaçlarına göre seçilip düzenlenebilir ve   gerketiğinde değiştirilebilir.

9. Çoğu zaman tedavinin başında terapist ve tedaviyi alacak olan kişi arasında bir anlaşma yapılır. Bu anlaşma sırasında, tedavinin amaçları, bu  amaçlara ulaşmak için uygulanacak yöntemler ve tedavi alacak kişinin  yükümlülükleri açıkça belirlenir.” ( Güleç, s:81-82, 1993)

Hipnoterapide eklektik bir yaklaşımı tercih eden bir hipnoterapist için  uygulayabileceği bir çok kombinasyonlar vardır. Bu kombinasyonlarda davranışçı terapiler vazgeçilmez bir yere ve öneme haizdir.

Tedavi  bölümlerinde yeri geldikçe bu konuya değinmek istiyorum.

 

 

There are no comments yet.

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked (*).

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>