Dr. Murray Schane

Asperger sendromunun DSM-IV teşhisi genellikle çok zor, hatta imkansız. Bazı klinik tedavi uzmanları, otistik ve Asperger sendromlu kişiler arasında semptomlar ya da vahamet, disembedding ya da “merkezi tutarlılık”, toplumsal beceriler, davranış ya da elde edilen sonuç bakımından hiçbir önemli fark olmadığını düşünüyorlar. Dolayısıyla Asperger sendromuna yüksek işlevli otizmin ya da ılımlı otizmin eşanlamlısı olarak bakılabildiği için bu klinik tedavi uzmanları,bu terimleri farklı olarak ya da birbirlerinin yerine kullanıyorlar.

Ancak Asperger sendromlu kişiler ile otistiklerin iş görme stratejilerinde kritik farklar var. Aspergerliler dilsel yaklaşımı kullanırken otistikler görsel-mekansal yaklaşımı kullanıyor. Asperger sendromlu kişiler ile sözel olmayan dil bozukluğu olan kişilerdeki toplumsal etkileşim ile motor semptomlardaki benzerlikler kabul ediliyor ve bunların sağ yarımküredeki fonksiyon bozukluğundan kaynaklandığı düşünülüyor. Oysa sol yarımküredeki yürütme işlevindeki özel bozukluk, Asperger sendromlularda değil otistiklerde bulunuyor.

Asperger sendromu ile otizm araştırmalarında (beyindeki) boz madde farklılıklarıyla ilgili son meta-analiz, Asperger sendromunun yalnızca ılımlı bir otizm biçimi olarak tanımlanmasına karşı çıkan iddiayı destekliyor. Bu iki bozukluğun nöroanatomisi, herbirinde farklı dağılım gösteriyor. Asperger sendromu, sağ yarımküredeki alttaki boz madde hacmindeki kümelerle ve sol yarımküredeki daha büyük boz madde kümeleriyle ilgili. Otizm, boz maddede daha yaygın iki taraflı aşırılığa yol açıyor. Otizm ile Asperger sendromunu birleştiren kişiler, bunları birbirinden ayırt eden özellikleri önemli oranda belirsiz kılıyorlar.

Belki de benzer bir iddia, Masterson yaklaşımında tasvir edildiği gibi şizoid kişilik bozukluğu ile Asperger sendromu arasındaki ilişki hakkında öne sürülebilir. Terapistin bürosunda kendilerini ortaya koyduklarında ikisinin paylaştığı semptomlar, aynı zamanda DSM-IV’de tasvir ediliyor:

Asperger’de:

  1. I) toplumsal etkileşimdeki niteliksel bozukluk en azından şu iki biçimde ortaya çıkıyor:
  2. A) göz göze bakışma, yüz ifadesi, vücut duruşu ve toplumsal etkileşimi düzenleyen jestler gibi sözel olmayan birçok davranışın kullanılmasında belirgin yetersizlik
  3. B) gelişim düzeyine uygun bir ilişki geliştirememe
  4. C) başka insanlarla sevinç, ilgi ya da başarı paylaşımını kendiliğinden aramada eksiklik (örneğin başka insanların ilgisini çekmek için nesneleri gösterme, ortaya koyma ya da işaret etmede eksiklik)
  5. D) toplumsal ya da duygusal karşılıklılık eksikliği.
  6. II) Sınırlı yineleme ve stereotip davranış örüntüleri, ilgiler ve faaliyetler en azından aşağıdakilerden birisiyle ortaya çıkar:
  7. A) ister yoğunluk ister odak bakımından normal olmayan bir ilgi hakkında bir ya da birden fazla stereotip ve sınırlı davranış örüntüsüyle kapsamlı bir biçimde meşgul olma
  8. B) özgün, işlevsel olmayan rutinler ya da ritüellere açıkça esnek olmayan bağlılık
  9. C) stereotip ve yinelenen motor yapmacıklıklar (örneğin el ya da parmağı sallama ya da bükme veya karmaşık genel vücut hareketleri)
  10. D) nesnelerin parçalarıyla ısrarlı biçimde meşgul olma.

Şizoid kişilikte:

Aşağıdaki dört (ya da daha fazla) biçimde gösterildiği gibi ilk yetişkinlikten başlayarak, değişik bağlamlarda bulunan kişilerarası ortamdaki duyguların ifadesiyle ilgili sınırlı kapsam ve toplumsal ilişkilerden ayrılmayla ilgili yaygın bir örüntü:

  • bir ailenin parçası olmak da dahil yakın ilişkilerle ilgili ne istek ne de sevinç duyma
  • hemen hemen her zaman yalnız faaliyetleri seçme
  • bir başka kişiyle herhangi bir cinsel deneyime çok az ilgi gösterme
  • zevk aldığı çok az faaliyetin olması
  • başkalarının övgüleri ya da eleştirisine karşı kayıtsız görünme, birinci dereceden akrabalarından başka yakın arkadaş ya da sırdaş eksikliği
  • duygusal soğukluk, kopukluk ya da yavan duygulanım.

Kuşkusuz Masterson yaklaşımı, şizoid kişilikle ilgili çok daha geniş, psikodinamik ve gelişimsel bir analiz sunuyor. Asperges ile şizoid arasındaki ayırt etme sorunu bakımından önemli nokta şurada yatıyor: her ikisi de yaşamın başlarından ortaya çıktığı için (Aspergers muhtemelen genetik varyasyonla geçiyor) ortaya çıkan kişilik benzer özellikleri paylaşıyor gibi görünüyor.

Belki de çok daha şaşırtıcı – ve aynı zamanda heyecan verici- olan, aramızdan bazılarının, dikkatli Mastersoncu teşhis görüşmeleri sırasında, şizoid psişik yapı ölçütlerimizi karşılıyor gibi gözüken bir kişinin aynı zamanda uygun akran ilişkileri kurma eksikliği, başkalarını “okuma” ve onlarla etkileşim kurma yeteneksizliği, duygusal karşılıklılık eksikliği ve hatta sınırlanmış gayri şahsi ilgi örüntüsünün yanı sıra toplumsal bağlantı ve iletişim kurmada açıkça zorlandığını keşfedebilme olasılığıdır. Birdenbire yumurta-tavuk ikilemiyle karşı karşıya kalıyoruz: doğal Asperger eğilimleri bir şizoid adaptasyona mı yol açıyor yoksa şizoid ikilemin oluşması Asperger özellikleri mi kötüleştiriyor. Ancak doğuştan olan Asperger bileşiminin daha büyük terapötik çıkmaza neden olması çok daha muhtemel. Nörofizyolojik anormallikler yoluyla etkili olan Asperger semptomları çocukluğun gelişmesindeki ilk toplumsal olanakları öylesine kısıtlayabilir ki bu durumun bir şizoid uyarlanma olan ebeveynler dahil başkalarından kopmayı oluşturması kaçınılmaz gibi görünebilir. Dolayısıyla aynı derin sorunların bazıları, özellikle başka birisiyle ilişki kurmayı gizli gizli arzulama ve güvenli mesafe ama minimal olarak tatmin edici ilişki arama, aynı zamanda tam fenotipik Asperger sendromlu birisinde var olabilir. Elbette ki otizmin başarılı tedavileri bunu doğruluyor: otistik çocuklar başkalarıyla iletişim ve yakın ilişki kurmayı öğrenebiliyor ve bağlantı oluşturma şansı ve araçları verildiğinde böylesi çabalara katılmak için çok istekli görünüyorlar.

Tedavi alamadan ya da etkisiz tedavi alarak, kimseyle hiç görüşmeden ve olasılıkla derin bir yoksunluk içinde tek başlarına kalmak, birçok otistik çocuk ve yetişkin için bir trajedidir. Asperger sendromu eğiliminde olan insanlar, pek kolaylıkla teşhis edilemiyor. Teşhis, bir tür aileden geçen özellik, yetişme sırasındaki eğitimsel destek ve belki de kader sayılan semptomların fark edilmesiyle ortaya çıkıyor. Ancak Asperger sendromlu bir kişi, psikolojik olarak kilitlenmiş bir durumdan sıkıntı çeken birisi olan şizoid kişiden çok da farklı olmayan bir bireydir. Bu türden Asperger-şizoid paradigmayla çalışan bir terapist bakımından ek bir sorun, anlayışın elde edilmesi ve geliştirilmesi, yani karşılıklı olarak tutarlı bir iletişimin kurulabilmesidir. Şizoid ikilemin yorumlanması ya da herhangi bir terapi konuşmasının etkinliği, böylesi birleşik karşılıklı değişim olanağını gerektirir.

Asperger sendromlu birisinin tedavisi sorunu, onunla bağlantı kurma, günlük dile ve her şeye bağlı olarak aynı dünyada yer aldığını hissetme çabasıyla başlar – ve genelde bununla sona erer. Asperger sendromlu kişi genelde sanki her zaman farklı bir bateristi dinliyormuş gibi uyumsuz ve çizgi dışı görünür. Çözümlemeci bir zihne sahip ve anlaşılmaz bir dünyada kaybolmuş gibi gözükerek sizi fark ettiğini pek ifade etmeyebilir. Yalnızca şizoid hastalar olarak tecrit ve yalnızlıkla ilgili aynı duyguları ifade eden tedavi ortamında çalıştığım kişiler, genellikle yaşamlarının merkezine gayrışahsi meşgaleleri alıyorlar. Şizoidden farklı olarak Asperger bireyi yalnız başına iş görür, çünkü toplumsal olarak bağlantı kuramaz. Oysa şizoid birey angajmanda bulunmaktan kaçınmayı ya da faaliyeti sınırlamayı seçer, çünkü el koyma, istismar ya da köleleştirmenin tehlikelerini fark eder.

There are no comments yet.

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked (*).

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>