ADLİ PSİKİYATRİDE BİLİNÇ BOZUKLUKLARI VE ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Doç. Dr. Ragıp Hacıyev[1], Uz.Dr.Tahir Özakkaş[2]

Hastalıkla ilgili olarak ortaya çıkmış bilinç bozuklukları, karmaşık ve alt tipleri çeşitlidir. Bu durumlar psişik faaliyetin temel özelliklerinin patolojik değişmesi ile ilgilidir. Bu durumların ve hastanın hastalık hikayesinin derin incelenmesi sonucu ancak teşhis konabilir ve bilirkişilik fonksiyonunu yerine getirmemize imkan sağlar. Bilinç bozukluklarının özellikleri, 20. yüzyılın başlarında K.Jaspers tarafından “Genel” belirtilen şeklinde sınıflandırılmışlardır. Bunlar; reel varlıkdan ve dünyadan uzaklaşma, beledsizlik, düşüncenin mantıksızlığı, hafızanın bozulmasıdır.

Özel tip bozukluklar olarak ise; işitme sanrıları veya delir (E.Lasseg), halüsinatör şaşkınlık, veya amensiya (Maynert), daha sonraları FraE.Resi’n onirik sanrıları, W. Mayer Qroıs’un onirik sendromun psikapatolojik yapısını tam olarak tasvir etmesi gösterilebilir. K. Vestfal bilincin alagaranlık bozulmasının içsel ve dışsal belirtilerinin yapısını ve dinamiklerini tanımlamıştır. Netice itibari ile şu anda bilincin bozulmasının gitgide derinleşen, ağırlaşan aşamaları veya dereceleri bütün araştırmacı hekimler tarafından kabul edilmiştir. Omnubilyasıya (letarji) ve somnambul halinden başlayarak stupor ve komaya kadar giden aşamaları içermektedir.

Ancak bu konunun halledilmesi, yani bilinç bozukluğunun derecesinin tesbiti ve tayini çerçevesindedir. Burada bilinç bozukluğunu meydana getiren, sendromal yapıyı oluşturan muhtelif klinik fenomenlerin ve fizyopatolojik süreçlerin izahı yapılmamaktadır.

Bu durumlarda bireyin ferdi özelliklerini tayin eden genel ruhsal yapısıdır.

Bu durum ilk etapta medikal ve hukuki yaklaşımda büyük bir önem arzeder. Bilinçli bir eylemin, bilinçli ve bilinçsiz komponentleri arasındaki ilişki daima bir problem olarak önümüzde durmaktadır.

Eylemlerin ortaya konma sürecinde “sekonder automatızmler” oluşabilir. Bunlar mekanik reaksiyonlar değildir. Çünkü bilincin gözlemi altındadırlar ve bilinçli faaliyetin sebebi ve amacını yansıtırlar. Bu eylemlerin asıl amacını ortaya koymak ve anlamak için başlangıç eylemini tesbit etmek gerekir. (“Sebebi amaca döndermek” A.N.Leontyev)

Böylelikle, bilinç dışından bir hazine gibi bilince öyle etkiler ve hadiseler dahil olur ki,onlar insanın içsel ve dışsal şartlarına uygun gelen isteklerine cevap verir.

Sonuçta olaylar amaca yönelir ve otomatik hareketler bilince çıkar, başka bir ifade ile, ihtiyari, isteğe bağlı ve bilinçli eylemleri kastederken (A.N.Soğam) biihtiyari (gayri iradi) ise bilinçsiz ve irade dışındaki eylemleri gösterir.

Sosyal ve psikolojik yönden bilinç bir kısım temel “özellikleri” ile karakterizedir. Bunlar aşağıdaki kısımlara ayrılabilirler.

Açıklık, hacim, merkez ve perifer, içerik ve hareketlilik. Bireysel düşüncenin temel belirtileri arasında ise; subjektiflik hissi, iç dünyanın bağımsızlığı ve iç kişiye özellik. (“Gizlilik” D. Tano)

Bilinç yalnız reel dünyaya karşı mevcuttur. Dolayısı ile, buna göre de bilinç bozukluğu tiplerinin özel farlılık yönleri mevcuttur ve bu bozukluklar hakkında kaotik bir karmaşadan söz etmek doğru değildir. Bilincin bozukluğu, ayrı ayrı psişik eylemlerin veya tam fonksiyonların bozulmasına dayanan bir noktadan birleşmiş semptomlarla ortaya çıkar.

Örneğin:

1-Bilincin nicel olarak bozulma tiplerinde (letarjiden komaya kadar), bunların içerisinde otonomik gibi ayrılık, bilincin akut kaybı olduğunda (bayılma, epileptik kriz v.s.)

2-Uykuya benzer durumlar (deliriy, oneyroid, akut hallüsinoz v.s)

3-Bilincin şaşkınlığı(amensiya)

4-Bilincin psikojen daralması

5-Bilincin alagaranlık bozulması

Bu tabloya, M.O. Gureviç’in tanımladığı “Hususi Halleri” ilave etmek gerekir.

Gösterilen bu şemadaki konumuz bilinç bozukluklarının klasifikasyonu ile ilgilidir. Dolayısı ile konu ile ilgili diğer psişik süreçler bu şemada görülmemektedir.

Bu şemada bilincin, konuşma, emosyonel durum, sosyal bağlantılar, sosyal aktifliğin derecesi ile ilgileri dikkate alınmamıştır. Bununla beraber bilinç bozukluğunun çok miktardaki tipleri ve sendromları içerisine daha önceleri kabul gören mutlak belirtiler dahil edilmemiştir. Akut ve habersiz başlama, transitör ve nisbeten az müddet devam etmesi, affektif bozukluklar-korku, güven, öfkehisleri, belirsizlik, parlak hallüsinatör obranlar, akut hisli sanrılar, hareketlerin sterotipi (dış görünüşe göre) ve benzer sebeple ilgili olması, kritik çıkış, terminal uyku veya fiziki gevşeklik, geçirilen halin amneziye uğraması.

Bu durumların ortaya çıkmasında eksogen faktörlerin (alkogol intoksikasyonu, travmalar, enfeksiyonlar, travmaların tesiri) önemi vardır, ancak bu bozukluklar patojen faktör olmayan durumlarda da ortaya çıkabilir. Bu durumlarda hastalar tez tez suç işlerler ve adli olarak bilinçsiz kabul edildiklerinden sorumsuz olurlar. Ancak,aynı zamanda bir konuya dikkat etmek gerekir. Adli psikiyatri terminolojisinde bu durumların psikotik epizotlarla(kısa müddetli ruhi faaliyetlerin bozulması) birlikte olması düşüncesiyle, psişik ve kriminolojik yaklaşımlardan istifade edilmiştir. Bilinçsiz başlama, amaçsızlık, sebepsizlik, gaddarlık v.s. faktörleri göz önüne alınmıştır.

Genellikle bu tip bir yaklaşım tarzı umumi ve adli psikiyatrın tecrübeleriyle sonuca ulaşır. Ancak her zaman bu yaklaşım tarzı ve klinik tecrübe bütün bilinç bozukluklarının özelliklerini ve onun tiplerini tam olarak ortaya koymaya yetmemektedir.

Bilinç bozuklukları kısa müddetli veya devamlı (birkaç gün) olabilir. ”Monolit” veren aralıklı (alternatif tipli) gidişle seyir gösterebilir, akut veya tedricen başlayabilir, kritik veya merhalelerle düzelebilir. Psikomotor, affektif veya hallisünatör paranoid komponentlerin ifade derecesine bağlı olarak klinik görünümü, epilepsinin paroksizmleri şeklinde olur veya deliriöz, oneyroid bozukluklar şeklinde göze çarpar.

Bilincin bozukluğu esnasında oryantasyon (yönelim) muhafaza olunursa, bu durumlarda dış dünyadan gelen uyaranlar hissevi de olsa kişide bu patolojik süreç içerisinde uyaran uygun tepkiler ortaya çıkarabilmektedir. Hatta automatizm tipinde giden bilinç bozukluklarında bazen “bilincin maksimal geometrik değişikliği” ortaya çıkmıyor ve buna göre de amnesiyal okunar ve kısmi özellikler taşıyor. ( “Amnestik bozukluklar” İ.T. Menteşaşvili) Hafızanın korunması daha çok deliriöz-paranoid veya oneyroid-illüzuar bozukluklardan sonra göze çarpıyor. Bilinç bozukluklarının bu veya başka özellikleri adli psikiyatride büyük diagnostik ve ekspert öneme haizdir. Buna göre de özel inceleme gerektirir. Çok çeşitliliğine bakmayarak bizim kanaatimizce klinik görünümde mevcut olan bir grup belirtiler psişik patolojinin bu tipinin mahiyetini teşkil eder. İlk etapta kişinin kendini algılamadaki bozukluk belirtisi ortaya çıktığında bozukluk, ince ve yüksek psişik fonksiyonlar konusunda değerlendirilmemektedir.

Bu durumda bilincin mantıksal gnostik ve faktör hususiyetlerinin ağır bozulmasından belki de dağılması ve felcinden bahsetmek daha doğru olur.

Bu durumlarda insan reel varlığı detaylı kavrama kabiliyetini ve aynı zamanda içtimai uygunsuz taleplere yönelik olarak amaçlı eylemine ve hayatını koruma içgüdülerini kaybedebilir. Bu esnada kişinin sosyal ilişkileri,sosyal rolü iç dünyasını aksettiren bir belirti gibi aniden kesilir ve değişime uğrar. Esas amacı “aktifleşmek”eyleminden ibaret olan bilincin temel özelliği, belirli özel durumlarda kendine has tecrübeleri ve kişisel deneyimleri veya bilgilerin bilince aktarılma ve değerlendirme kabiliyeti yok olur. Hastanın davranışında kontrolden çıkmış dürtüler, eğilimler, primitif emosyonlar (korku ve öfke), impulsif hareketler ortaya çıkar. Başka bir ifade ile insan bilinçliliğinin aktifliğini belirleyen, yaşamında onun planlarını fikirlerini,akli faaliyetlerini hayata geçiren irade dağılır.

Neticede, patolojik aktivite söner,ardından sistemin akut olarak çökmesi veya zayıflaması ortaya çıkar. Buna göre de bilincin tutkunlaşması epizodları bir kaide olarak kritik, uyku yada somrolensiya ile sonuca ulaşan çeşitli derecelerde amnezi ortaya çıkar. (Bilincin kontrolunden çıkmış bilinçsiz eylemlerin bilince dahil olması)

Tıp ve hukuk sahasında büyük öneme haiz bu problemin derin ve hassas olarak incelenmeye ihtiyacı vardır.

Makalenin yayınlandığı dergi “Azerbaycan Psihiatriya Jurnalı. Azerbaycan Psihiatriya Assosiasiyası, 2000 No:1(2) Bakü Sahife: 54-57”

[1] Azerbaycan Tıp Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi
[2] Azerbaycan Tıp Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi

There are no comments yet.

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked (*).

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>